Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi (Bahçelievler)

Hizmet kalitesi ve kadrosuyla Ülkemizin sayılı hastanelerinden biri olduğu düşünülen Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi ve iki gün ara ile iki tatsız tecrübe...
I. Tecrübe
14 Temmuz 2012 Cumartesi Günü
Sırt ağrısı, mide bulantısı, kusma şikâyetleri ile Annem Yetişkin Aciline eşim ve kardeşim tarafından götürüldü. Acil serviste çekilen EKG sonucunda kardiyolojik bir rahatsızlığı (kriz/spazm olabileceği söylenmiş) olduğu düşünülmüş. Buna uygun tetkikler istenmiş, kan - idrar numuneleri alınmış. Nöbetçi olan hekimlerinizden bayan olanın acile bir misafiri gelmiş, kapıda pozlar vererek fotoğraf falan çektirmişler ve birlikte acili terk etmişler. Oradaki personel tarafından yemeğe gittiği söylenmiş ve tam 1,5 saat sonra dönmüş (kardeşim saat tutmuş). Diğer erkek olan nöbetçi hekim ise sigara içmeye dışarı çıkmış ve dışarıda iki kişiyle karşılaşıp sohbete dalmış 30 dakika kadar acile geri dönmemiş. Bayan hekim yemekten döndüğünde annemin kan numunelerinin henüz laboratuvara gitmediği fark edilmiş ve uzun arayışlar sonunda numuneler bulunmuş. Ancak ondan sonra labaravuvara gönderilmiş. Sonuçlar çıktıktan sonra kalple ilgili bazı enzimlerin yüksek olduğunu 4 saat sonra tetkiklerin yenileneceğini ona göre takip edileceğini söylemişler. Dil altı + bazı başka ilaçlar verilmiş.
Numunelerin alınıp doktorun yemekten dönmesi 1,5 saat + numunelerin gitmediğinin farkedilmesi + bulunması + laboratuvara gönderilmesi + üzerinde çalışılıp sonuçlandırılması
Kaybedilen zamanı siz hesaplayın (?)
Hekimler acilde misafir ağırlayabiliyor, poz verip fotoğraflar çektirebiliyor, saatlerce yemek molası verebiliyor, biri yemekteyken diğeri sigara içmeye dışarı çıkıp acil servisi boş bırakabiliyor, serviste sadece 5-6 hasta varken kan numuneleri kaybediliyor, belki de hayati önemi olabilecek tetkikler geç yapılıyor.

II. Tecrübe
16 Temmuz 2012 Pazartesi Günü

Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi çocuk acilinin yenilenmesi, muayene koşullarının iyileştirilmesi, modern ve işlevsel bir yapıya/görüntüye sahip olması çok sevindirici...

              Anılan gün saat 22.30 sularında Kuzey'de döküntü, yeğenim Ada'da yüksek ateş (39,2 derece) ve döküntü şikâyeti ile Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi çocuk acile götürdük. Hiçbir sağlık görevlisi ile karşılaşmadan yaklaşık 30-40 dakika muayene olabilmek için bekledik.
                Muayene odasında 3 doktor, ikisi muhtemelen öğrenci ya da asistan; aynı ortamı paylaşan iki çocuğun aynı anda rahatsızlanması bulaşıcı bir hastalık (suçiçeği vb) olabileceği düşüncesiyle muayene odasına birlikte girdik. Yalnız çocukların döküntüleri görünüş olarak farklıydı. Kuzey’in döküntüleri sivilce gibi iri kırmızı ve üzeri sulu tüm vücuda dağılmış halde,  Ada’nın döküntüsü ince kum gibi ve kızarıklığı yok, sadece ellediğinizde hissediyorsunuz, karnında ve sırtında bulunuyordu.
Ada’nın muayenesinden (sadece boğazına ve kulaklarına bakıldı) sonra ikisi için reçeteler yazıldı. Ada’nın ateşi ve Kuzey’in döküntüsüne  “döküntülü viral hastalık” tanısı konuldu ve birbirlerine bulaştırdıkları söylendi. Yani oğlum muayene bile olmadan reçetesi hazırdı. Oğluma Atarax, Ada’ya Atarax’ın yanında Ateş düşürücü olarak Calpol ve Dolven yazıldı. Ada için ateşi düşmezse her dört saatte bir ateş düşürücü verebileceğimiz söylendi ve doktor tarafından elimize birer kağıt tutuşturularak “Hasta Kayıt”a yönlendirildik. (Atarax'ları kullanmadık tabi ki...)
Kuzey’in sadece elinin üzerinde bulunan ve oğlumun hırslanarak sürekli kaşıdığı asıl şekli bozulan döküntüsüyle (kızarıklıkla yara arasında kalmış döküntüsü) tanı konuldu. Sırtında ve kalçasında olanlar daha büyük ve iltihaplı gibi olduğunu söylediğim halde bakılmadı. Lütfen, reçetemiz yazıldıktan sonra kulaklarına bakıldı, boğazına bakılmasını oğlum istemedi (ben de reçede yazıldıktan sonra anlamsız buldum). Reçetemizi alıp elimize tutuşturulan kağıt ile kapıdan çıkarken hemşire tarafından ateşimiz ölçüldü (37,2). Sanırım bu da sadece kayıtlara geçebilmek için rutin bir uygulamaydı.
Herhangi bir sağlık görevlisine ulaşamadan beklemek ve muayene edilmeden reçete yazılması Başkent Hastanesi'nde yaşadığımız yeni bir tecrübe oldu. Çocukların ikisi de daha önce  ateşli ve döküntülü hastalıklar geçirdi. Ancak ilk defa ateşi düşmeden gönderildi (Ada'nın ateşi 38,4'tü). Eskiden düşene kadar çocuklar takip edilir ve gönderilmezdi. Daha önce gereksiz olarak mı hastanede tutuluyorduk, yoksa ateşin risk sınırları mı değişti, bilemiyorum. Daha önce de yine Başkent Hastanesi çocuk acil de verilen ilacı/konulan teşhisi ikinci gün kendi doktoru (yine Başkent Hastanesi hocaları tarafından) yanlış bulunarak tedavileri değiştirmişti. Ancak acilde o an ki şikâyetlerimiz giderilmiş, çocuklarımız rahatlatılmıştı (en azında çok güzel muayene edildiği için anne baba olarak bizler rahatlamıştık).
Kesinlikle teşhisi tartışmıyorum, bunun uzmanlığım olan bir konu olmadığının bilincindeyim.  Ancak durumun gözünüzde canlanmasını istediğim için detaylı olarak anlatıyorum.
Eğitim ve Araştırma Hastanesi olduğunun, hastanede sağlık hizmeti verildiği kadar nitelikli sağlık personeli yetiştirmesinin de ilke edinildiğinin farkındayım.  Ancak bu eğitimin verilen sağlık hizmetini aksatmaması gerektiği kanaatindeyim.
Hasta Kayıt’a gittiğimizde 18TL. ödememiz olduğu ve doktorun verdiği kağıdı da imzalamamız gerektiği söylendi. Verilen kağıtta “çocuğumuzun acil durumunun olmadığı/geçtiği” tarzında bir ifade bulunuyordu.  Buna kararı verecek olan hekimdir (38.4 ateşle bizi gönderdiğine göre acil durumunun geçtiğini düşünüyordur) onun imzalamasının da yeterli olduğunu beyan ederek ücreti ödeyeceğimizi ancak bu kağıdı imzalamayacağımızı ifade ettik. Ödemeyi alabilmesi için bu kağıdın imzalanması gerektiğini imzalamadığımız taktirde ödeme alamayacağını, muhatabımızın kendisi olmadığını vb. şeyleri hoş olmayan yüksek ses tonuyla, acilde bulunan diğer hasta yakınlarını başımıza toplayacak şekilde, çığırtkanlıkla anlattı.
Ödememizi yapacağımızı, ancak “çocuğun acil durumun geçtiğini/geçmediğini bilecek tıbbi bilgimiz olmadığını” anlatmaya çalışmamıza rağmen görevli bayanla sağlıklı iletişim kuramadık (Nöbetçi Başhekim Yardımcısı ile görüşmek istedik, odasında olmadığı bilgisi verildi). İki hasta çocukla bu tartışmayı sürdürmenin anlamsız olduğuna karar vererek kağıtları imzalayıp, ödememizi yaparak hastaneden ayrıldık. Bu kağıdı acil durumu geçmeyen ve gözetim altında kalması gereken çocuğumuzu kendi isteğimizle hastaneden çıkardığımız ve bu nedenle çocuğumuzun sağlığıyla ilgili hiçbir şeyden hastanenin sorumlu olmadığı şeklinde mi yorumlamalıyız. Yoksa bu kağıdı imzalayarak çocuğumun acil hasta olmadığını ve başka bir uygulama yapılırsa çıkacak ücreti ödemeyi kabul ediyorum olarak mı yorumlamalıyız (malum kağıdı imzalamadan ücreti alamama/almama değişik şekillerde de yorumlanabilir) bilemiyorum.
Özel Hastaneler ve Vakıf Hastanelerinden yararlanmak istediğimizde ekstra ücret ödeyeceğimizi (hastanenin grubuna bağlı olarak minimum 15 TL. olan muayene ücreti (acil muayene dahil)  + Sağlık Bakanlığı’nın belirlediği kriterlere göre belirlenen katılım payları) zaten bilerek bu hastanelere gidiyoruz.
Bu ödemeyi (muayene ücreti) kabul ettiğimize dair imzalatıldığı çok ikna edici değil. Zaten kabul ederek gidiyoruz ve bu kağıtta yazılı ifade buna çok uygun değil, diye düşünüyorum.
İmzalatılmaya çalışılan kağıdın fotokopisini istemek o an aklıma gelmemiş.


Neyse konuyla ilgili Sağlık Bakanlığı'nın Alo 184 nolu hattına ve Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi Başhekimliğ'ne durumu bildirdim.
Gelişmeleri  (olursa (!)) paylaşacağım...

Yorumlar

  1. Çok geçmiş olsun, İmzalarken şerh düşseydiniz keşke. Çocukların ve annenizin durumu nasıl şu anda peki?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkür ederim. Annemin sonuçlarını bir doktor arkadaşımızla paylaştık, Anjiyo yapılmadan nasıl taburcu edildiğini sordu. Başka bir hastanede tedavisine devam edeceğiz bu cuma randevusu var. Çocukları ikinci gün Sağlık ocağındaki aile hekimimize götürdük. Atarax'ı kesinlikle kullanmamız söylendi. Sadece ılık duş önerdi, ateşleri olursa ateş düşürücü... Çocuklarda toparladı.

      Sil
  2. Bir sağlıkçı olarak çok geçmiş olsun.Her meslekte olduğu gibi bizim teşkilattada bu tarz olaylarla karşılaşmak mümkün :(

    YanıtlaSil
  3. inanamıyorum, özel hastanelere güvenme, devlet hastanelerine güvenme...ee peki ne olacağız biz, özellikle çocuklarımız.gereksiz yere verilen ilaçların böbreklerine ve karaciğerlerine verdiği hasarın hesabını kim verecek.küçücük çocuklara atarax vermemek için doktor olmaya gerek yok zaten.çok geçmiş olsun canım Allah birdaha düşürmesin ellerine.Atatürk demiş ya beni türk hekimlerine emanet edin diye, acaba şimdi olsa yine aynı şeyi düşünürmüydü???

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. eşekkür ederim. çok değerli hekimlerimiz var. Biz bu ara karşılaşamıyoruz sanırım.

      Sil
  4. Maalesef hastanelerde bir vurdumduymazlık aldı başını gidiyor. Oldum olası hep problem yaşamışımdır. Düşünüldüğünde koskoca doktor kaç vaka geçmiştir elinden böyle, şıp diye anlar da denilebilir ancak bir hasta olarak ilgisizlik gerçekten tanıyı hiç inandırıcı bulmamamıza neden oluyor. Başınızdan geçenleri sağlık bakanlığına bildirmeniz iyi olmuş. Hemen uyarı veriyorlar ve konuyla ilgileniyorlar. Çok geçmiş olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkürler...
      hastanelerin politikası da çok önemli bence...

      Sil
  5. Çok geçmiş olsun..Malesef hayatımız pamuk ipliğine bağlı..Allah hastaneye düşürmesin,hastanelerinde yokluğunu vermesin ,diyoruz artık..O bile şansa kaldı..inşallah görmemişe dönersiniz..acil şifalar..

    YanıtlaSil
  6. Annem Kardiyoloji anabilim dalından Prof. Dr. Aylin Yıldırır'a muayene oldu. Bu doktor halihazırda tansiyon ilacı kullanan annemin reçetesine dahiyane şekilde 1 tane daha tansiyon ilacı eklemiş.
    Annem ilaçlarını kullanıyor. Biz de sorun yok, muayenesini oldu diye tatile gittik. Annem tatilde yolda yürürken yere düştü. Tüm vücudu morluklar içinde. Allahtan başını bir yere çarpmadı. Ölebilirdi de. Kontrollerde tansiyonu çok düşük çıktı.
    Burada yazıyorum çünkü resmi bir şikayetin bir işe yaramayacağını düşünüyorum.

    YanıtlaSil
  7. 2 kere aciline gittim. Ortama bekleme sürem 1.5 saat.

    YanıtlaSil
  8. Sayın Haberalan in dikkatine Ben Hatice Fisun Gulteki dosya no 133u98 hasta no376855 5 eylül 2016 günü kadın hastalıklarından idrar torbası 'nin yukarı çekilmesi ile belden uyusturularak amiyat oldum 7eylül
    2016 günü taburcu oldum neyazikki karnım düşmeye başladı bir lokma diyemedim başımı kaldiramiyorum ve çok ağrım var 10 eylül 2016 günü tekrar hastaneye gittim yatırdılar birsürü tahlil ulturoson temokrofi işleminden sonra cehrah doktoru geldi bagirsaklarda sorun olduğu ameliyat olmam gerektiğini söylediler 11 eylül 2016 arife günü akşam 21.30 sıralarında
    acilen ameliyata aldılar çıktığımda karnım boydan açılmış 30 dikiş atılmış 2 adet direnme çıktım ben ilk ameliyatta ENFEKSIYON kalmışım 7 eylül
    de tabucu Olurken CRP 192.06 ile tabur u olmuşum CRP yani enfeksiyonun normal değeri 0 5 dir 21 eylüle kadar yattım mamayla seslendim bütün kan değerlerin değişmişti kan verdiler tabiki bu arada çok sıkı yılı günler geçirdim tam iyilesmen 6 ay 1sene sürecek maddi manevi zarara uğradım sikayetcyim yasal yıllara basvuracagim elinde belgelerle ikinci ameliyat benim dışında gerçekleştiği içim maddi zararının giderilmesini talep ediyorum tv lere geceyim len yanıtların ayrıca hastane yetkilernede yazacgim so una kadar gide eğim herkese de söylüyorum ben hayatımdan olacaktım söylemeyi u tutum 2.defa gittiğimde CRP 404.22 idi lütfen ikuyun


    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sodalı Börek (Yumurtasız)

A Spoonful of Sugar-Çikolatalı Tart