Çayırhan Termik Santraline Teknik Gezi
Sabah erken saatlerde Ankara’dan başlıyor
seyahatimiz, aslında teknik gezimiz… Beypazarı’nda kahvaltı… Hava güzel, çay
muhteşem…
Aslında istikamet Çayırhan ama Beypazarı’na
kadar gelmişken İnözü Vadisi 6. km. bulunan Beypazarı Maden Suyu İşletmesini
ziyaret etmek istedik. İşletme, 1957
senesinde Hacı Cemil Ercan tarafından kurulmuş ve kurulduğundan
bu yana el değiştirmeden aynı nesil tarafından yönetilmiş bir aile şirketi. Acı
bir tesadüftür ki, Şirket kurucusu Hacı Cemil Ercan bizim oraya gitmemizden 5
gün önce rahmetli olmuş (30 Mart 2016). Aslında gezi programımızda olmayan
tesise sürpriz bir ziyaret yaptık. Gerçekten kurumsal bir
yapısı var, tesisi gezdik, maden suyu konusunda bilgilendirildik. Tesis, 65.000
m2 lik kapalı bir alanda kurulu ve 7 adet dolum hattı ile saatte 300 bin şişe dolum kapasitesi varmış... Ayrıca 2000 senesinden bu yana da yurt dışından
gelen siparişleri de karşılamaya başlamış ve şu anda 17 ülkeye ihracat yapmaktaymış.
Etkileyici değil mi?
Tabii ki hepimize maden suyu ikram edildi ve çocuklara
firmanın küçük eşantiyonlarından hediye edildi (çocuk dediğime bakmayın, hepsi
Üniversite öğrencisi). Beypazarı Maden Suyu İşletmesine konukseverliğinden dolayı
tekrar teşekkürler…
Sonraki durak Ciner Grubunun bir kuruluşu ve Türkiye’nin işletme hakkı devri yöntemi ile ilk özelleştirilen termik santrali olan Çayırhan Termik Santrali, teknik gezimizin asıl amacı…
Arkadaki bacaları gördünüz mü?
Teknik bilgi vermemek için kendimi zor tutuyorum ;)
Kimse, Ahh… bir termik
santral gezsem, nasıl çalışıyor, çalışma prensibini öğrensem, oradaki
çalışanlarla tanışsam, onlarla birlikte aynı havayı solusam demez. Ama inanın
bana çok farklı bir deneyim. İşleyen bir makinanın içinde hissediyorsunuz
kendinizi, kömür kokusu teninize siniyor, yüzünüze sıcak hava üflüyor, makinaların
devinimiyle bastığınız her yer titriyor. Santralin içi dehşet gürültülü, oraya
gidince, çalıştığım yer için bir kez daha şükrettim. Bu arada Mühendis İbrahim
Beye tekrar teşekkürler… Bize tüm tesisi gezdirdi ve hiçbir sorumuzu cevapsız
bırakmadı. Tesisi gezerken öğleni ettik. Ciner Grup bizi öğle yemeğinde misafir
etti. Tesisin yemekhanesinde çok lezzetli ve keyifli bir yemek yedik.
Gezimizin teknik olan kısmını neredeyse tamamladık.
İnternetten alıntıdır. Tesisin ne kadar devasa olduğunu görün istedim. |
Buraya kadar gelip de Juliopolis Nekropol
(Mezarlık) kalıntılarına uğramazsak olur mu?
Tam
olarak nerede derseniz; Ankara–Nallıhan İlçesi, Çayırhan Beldesi, Gül Şehri Mevkii’nde.
Anadolu
Medeniyetleri Müzesince 2009 yılında kazılar başlatılmış, Roma Dönemi için
önemli bir keşif olarak görülüyor. Aslında kurtarma kazısı olarak
başlamış çalışmalar, şehrin muhtemelen Sarıyar Baraj Gölü sularının altında
kaldığı düşünülüyormuş. “Kayıp Kent Juliopolis”…
Kent
kayıp olabilir ama manzara muhteşem… Orada geçen saatlerimizde dinlendiğimizi
hissettim. İstikamet Nallıhan… ama yol bizi nereye götürür belli olmaz.
Yolumuzun üzerinde Nallıhan Kuş Cenneti… Çok uzun kalmasak da bir soluklanıp, müzeyi
gezdik. Bizim vaktimiz sınırlıydı ama siz, Hasan Polatkan baraj gölünün kenarında çay
bahçelerinde oturabilir ve baraj gölünde motorla gezinti yapabilirsiniz. Sadece
bu kuş cennetini görmek için bile Nallıhan'a gidilir. İstanbul ve Çanakkale
Boğazı'ndan gelen kuş göç yolu üzerinde bulunan Nallıhan Kuş Cenneti özellikle
nesli tehlikede olan karabatak, kayakartalı, bıldırcın, uludoğan, peçeli
baykuş, küçük kerkenez, karaakbaba, akkuyruklu, kartal gibi kuşlar için önemli bir sığınma
ve yaşam merkeziymiş, yazılı kaynaklarda 168 yazsa da, 187 kuş çeşidi olduğu söylendi. Kuşlar, her yıl binlerce
kilometre uçarak soğuk ülkelerden Afrika'ya gidiyorlar. Yol üzerindeki kuş
cennetinde duruyorlar, yumurta bırakarak ürüyorlar, sonra yollarına devam
ediyorlar. İlkbahar ve sonbaharda göç eden kuşlar için Nallıhan beslenme,
barınma ve dinlenmeleri için çok önemli bir merkezmiş ve kuşlar gelince
yüzlerce doğa sever fotoğrafçı bölgeye geliyormuş.
Nallıhan'a yaklaşırken
gri renkte toprak oluşumlarına dikkat edin. Nallıhan merkeze doğru toprak
kırmızıya dönüyor ve iklim tipik Karadeniz iklimi…
Kuş Cenneti (Davutoğlan Köyü) civarındaki tepelerin görüntüsü muhteşem...
Osmanlı vezirlerinden
Nasuh Paşa Nallıhan'da “han” ve “cami” yaptırmış. Nallıhan'a gelmeden
"Sarıyar Barajı" tabelasını kaçırmayın. Oradan sola dönünce Yunus
Emre'nin kırk yıl hizmet ettiği Tapduk Emre'nin köyündesiniz. Orada “Tapduk
Emre Türbesi” ziyaret edilmeli...
Girişte bir dergah var,
tabelasında şöyle yazıyor.
Tapduk'un tapusunda
Kul olduk kapusunda
Yunus Miskin çiğ üdük
Pişdük Elhamdülillah
İnternetten alıntıdır. Benim çektiğim fotoğraflar çok kalabalıktı. Namaz kılan insanlar vardı, o nedenle bu fotoğrafı ekledim. |
Yunus Emre, Tapduk Emre’nin
hizmetinde kırk yıl ormandan odun taşımış. Ama öyle odun taşımak değil, Dergah’a
eğrilik girmez diye, düzgün odunlar bulup, onları taşımış. İnceliği düşünebiliyor musunuz? "Eğrilik giremez"
Hızlandırılmış
yolculuğumuz devam ediyor. Sonunda Nallıhan'a ulaştık, Ankara Üniversitesi
Nallıhan MYO’nu ziyaret ettik. Biraz soluklandık. Nallıhan merkezi gezdik diyemiyorum, şöyle bir uğradık. Adını hatırlayamadığım küçük tarihi bir Han’da iğne
oyasından takılar satan birkaç dükkanı gezdik. Artık seyahatimizin sonuna
geldik, artık istikamet Ankara…
Nallıhan'da yer alan
Nasuh Paşa Cami (16. yy.), Ayhan Sümer Kültür Merkezi, içinde bir de müze varmış ama, daha kim bilir neler neler, bizim vaktimiz olmadığı için göremedik. Nallıhan’ı hakkıyla gezeyim derseniz en
azından bir hafta sonunu ayırmanız gerekir.
Biraz yorucu geçen
seyahatimiz inanılmaz keyifliydi. Seyahatlerde gittiğiniz ekipte çok önemli,
ben bu açıdan çok şanslıydım. Yaklaşık 45 kişilik gurubumuz keyifle Ankara’ya
vardı. Bir daha ki seyahatte görüşmek dileğiyle…
Sevgiyle kalın…
Harikasınızzz. Beypazarı Nallıhan taraflarını görme şansım olmuştu. Ancak kuş cennetini blmiyordum. Bir dahaki sefere mutlaka gideceğim.
YanıtlaSilTermik santraller can damarlarımız, grilikleri pek ilgimizi çekmese de çalışma prensiplerini bilmek gerek.
Sevgiyle
Ben de doğma büyüme Ankara'dayım ama Nallıhan'a ilk defa gittim. Gezmek, görmek gerek... Sevgiler
SilOraları çok iyi bilirim ben.Gul taşı da vardır oralarda. Şekli güle benzer.
YanıtlaSilOnu görmedim. Bir daha ki gidişimde inşallah...
SilSevgilerimle
Hoş geldiniz.Ne de güzel anlatmışsınız. Keşke daha önce haberim olsaydı tanışmak isterdim. Ben Çayırhan da öğretmenlik yapıyorum. Gül Taşı da artık çok yok. Dere yatağında yağmur yağınca aşağı sürükleniyor.Birkaç kere toplama şansım oldu fakat orayı düzeltmişler. Sonraki gidişimde bulamadım. merakınızı gidermek için bloğumda Gül taşından kolye-küpe yüzük adlı yazıma bakabilirsiniz.Sevgiler
YanıtlaSilBen de tanışmayı çok arzu ederdim. Belki o gün tanışamadık ama bu bir vesile olur ve bir daha ki sefere tanışırız. Sevgiyle kalın...
Sil